
Dünyaya adımımızı ilk attığımızda ve ilk nefesimizi ciğerlerimize
çektiğimizde ağlamaya başladık. Bebekken karnımız acıktığında, bir ağrımız
olduğunda ağladık. Çünkü elimizden başka bir şey gelmiyordu. Çocukken
istediklerimizi elde etmek için ağlama silahını kullandık. Bazen de yediğimiz
dayak sonrasında ağladık. Ergenlik çağına geldiğimizde ulu orta ağlamayı
bıraktık. Artık yalnız kaldığımız zamanlarda sıkıntıdan, üzüntüden aşktan ve
ayrılıktan ağlar olduk. Ve büyüdükçe gözyaşını daha az döker olduk. Ve hayata
gözlerimizi yumduğumuzda bu sefer ağlayan biz değil sevdiklerimiz oldu.
Kısacası ağlamak hayatımızın her aşamasında bizimleydi. Gözyaşları ile
dünyaya geldik ve yine dünyadan gözyaşları ile ayrıldık. Hepimiz çok iyi
biliyoruz ki her gözyaşı dökmek ağlamak değildir. Bilim adamları gözyaşlarını
dört ana gruba ayırıyorlar:
Temel Gözyaşları
Bu gözyaşı ağırlıklı olarak su ve tuzdan oluşuyor ve göz yüzeyimizin
kaygan kalmasını sağlıyor. Günlük ortalama 150-300 gram kadar salgılanıyor. Ve
bir süre sonra burun boşluğuna salınıyor.
Refleks Gözyaşları
Ani durumlarda gözü korumak amacıyla salgılanan gözyaşlarıdır. Soğan
doğrarken ya da gözümüze toz kaçtığında gözlerimizin yaşarması sonucu ortaya
çıkan gözyaşlarıdır. Refleks gözyaşları salgılandığında biz bu durumu ağlamak
olarak adlandırmıyoruz, daha çok gözlerim yaşardı ibaresini kullanıyoruz.
Duygusal Gözyaşları
Yoğun bir duygunun sonucunda dökülen gözyaşıdır ki bu gözyaşının
dökülmesini biz ağlamak olarak nitelendiriyoruz. Duygusal gözyaşları diğer
gözyaşlarından % 25 daha fazla protein içeriyor. Ve tansiyonu düşürüp
toksinlerin dışarı atılmasını sağlıyor. Bununla birlikte duygusal gözyaşları
vücudun iyileşmesine yardımcı oluyor. Zararlı bakterilerin temizlenmesi yine bu
gözyaşlarının sayesinde oluyor. Ve araştırmalar duygusal gözyaşının kişiyi
depresyondan uzak tuttuğunu gösteriyor. Yani ağladığımızda sadece ağlamış
olmuyoruz. Bir yandan rahatlarken, diğer yandan kendimizi depresyondan uzak
tutuyoruz. Ağlama sonrasında kendimizi rahatlamış hissetmemiz bu tezi
destekliyor.
Patolojik Gözyaşları
Son yıllarda literatürde bir ağlama çeşidi daha dikkat çekiyor:
patolojik ağlama. Özellikle bazı psikolojik sorunlara maruz kalan hastalarda o
anki durumla ilgisi olmayan uygunsuz ağlamalar görünüyor. Mesela hastaya yemek
yedirirken, hastanın yatak örtüsü toplanırken hastanın da kontrolü dışında
gerçekleşen ağlamalar patolojik ağlama olarak nitelendiriliyor. Yani etki eden
faktörle gözyaşı arasında doğrudan bir bağlantı bulunmuyor. Ve en önemlisi de
bu ağlamanın hastanın isteği dışında gerçekleşmesi. Hasta da kendinin neden
ağladığını bilmiyor. Özellikle Parkinson ve Alzheimer hastalarında patolojik
ağlama görülebiliyor.
Neden Ağlıyoruz?
Biliyoruz ki, her gözyaşı dökme ağlamak değildir ağlamamıza yol açan
temel faktör duygu yoğunluğudur. Bazen oluyor,
o kadar seviniyoruz ki ‘mutluluk gözyaşları’döküyoruz. Bezen de
üzüntümüz o kadar derinleşiyor ki ‘hüzün gözyaşları’yanaklarımızdan süzülüyor.
Korktuğumuz durumlarda ise ‘korku gözyaşları’döküyoruz. Dayanılmaz acılara
maruz kaldığımızda, çaresizliğimizin dozu arttığında gözlerimizden ‘acı
gözyaşları’ süzülüyor. Kimi zaman da pişmanlık duygusu o kadar bizi sarıyor ki ‘pişmanlık
gözyaşları’kendini gösteriyor.
Ağlamada Etkili Olan Faktörler
Nelerdir?
Bizde duygu yoğunluğu oluşturan durumlar dış kaynaklı olabildiği gibi
iç kaynaklı da olabiliyor. Dış çevremizde yaşadığımız bir olay (ölüm, başarı,
hastalık) bizi ağlatabileceği gibi, iç dünyamızda zihnimizdeki düşünceler ya da
geçmiş hatıralar bizi ağlatabiliyor.
En Çok Ne Zaman Ağlıyoruz?
Zaman açısından baktığımızda bebekliğimizde ve çocukluğumuzda daha çok
ağladığımızı söyleyebiliriz. Ergenlikten sonra azalan ağlama yaşlılıkla
birlikte yeniden artmaya başlıyor.
Peki, en çok hangi duygu yoğunluğunda daha çok gözyaşı döküyoruz?
Sevinç gözyaşlarımız mı daha fazla yoksa acı gözyaşlarımız mı? Araştırmalar %
49’luk oranla daha çok ‘hüzün gözyaşları’döktüğümüzü gösteriyor. Bunu % 29’luk
oranla ‘mutluluk gözyaşları’takip ediyor. En son sırada ise % 4 ile ‘korku
gözyaşları’yer alıyor.
Kadınlar Neden Daha Fazla
Ağlıyor?
Yapılan araştırmalar ergenlik dönemine kadar erkeklerle kızların aynı
oranda ağladığını gösteriyor. Bu dönemden sonra ortalama olarak kadınlar
erkeklerden dört kat daha fazla ağlıyor. Kadınlar yılda ortalama 64 defa
ağlarken erkekler 17 defa ağlıyor.
18-75 arasında 331 katılımcıdan 30 gün boyunca gözyaşı günlüğü tutması
isteniyor. Araştırma sonucunda kadınların erkeklerden 4 defa fazla ağladığı
görülüyor. Araştırmayı yapan Dr. Frey bunu sebebini daha çok kadınlardaki
hormonal dengeye bağlıyor. Bunun yanında kültürel faktörlerin erkeklerin
ağlamasına engel olduğuna da değiniyor. “Erkek adam ağlamaz” “Ağlamak zayıflık
göstergesidir” gibi inançlar erkeklerin duygularını bastırmalarına neden
oluyor.
Timsah Gözyaşları
Çokça kullanılan bir gözyaşı deyimi de ‘timsah gözyaşlarıdır’ Timsah
gözyaşları döküyor demek bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapmak demektir.
Sahtekârlık, iki yüzlülük gibi olumsuz bir anlamı vardır. Timsah gözyaşları
denilmesinin nedeni ise timsahlar avlarını yerken, ağızlarını çokça
açtıklarında, gözlerinden bir sıvı salgılanmasıdır. Aslında gözyaşı gibi
görünen bu sıvının üzüntüyle bir ilgisi yoktur.
Ya Ağlayamıyorsak?
Araştırmaların ağlamanın insan vücudu ve psikoloji üzerinde
rahatlatıcı etkisi olduğunu gösterdiğini söylemiştik. Peki, ağlayamayanlar ne
olacak? Eğer ağlayamıyorsak farkında olduğumuz (bilinçli) ya da farkında
olmadığımız (bilinçdışı) ağlamamızı bloke eden nedenleri bulup onları ortadan
kaldırmamız gerekiyor. Gerekirse bu noktada bir psikologdan profesyonel bir
yardım almayı bile tercih edebiliriz.
Özetle her ne kadar günümüzde ağlamak zayıflık göstergesi olarak görülse
ve gösterilse de gözyaşı dökmekten çekinmememiz gerekiyor. Çünkü ağlamak
ruhumuzda biriken kirleri atıp hafiflememizi sağlıyor.
Üzüntünüz az sevinç gözyaşınız bol olsun.
Mehmet Teber
Psikolojik Danışman/Pedagog
* Bu yazı Genç Gelişim Dergisi'nin Eylül 2008 sayısında
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
HTML kodu kullanarak yazılan yorumlar onaylanmaz.
Yorumlarınızı yazarken menüden "Anonim"i seçiniz. Yoruma ad soyadınızı yazabilirsiniz.
Eğer bir Gmail hesabınız var ise, menüden "Google hesabı"nı oturum açıp seçebilirsiniz.
Menüden Adı/URL seçeneği ile, adınızı ve e postanızı yazabilirsiniz.