Mutlu, huzurlu ve sağlıklı olmak istiyorsanız yalan
söylemeyin! Çünkü Amerika’da 100 kişinin denek olarak kullanıldığı bir
araştırmaya göre, yalan söylemek baş ağrısı, mide bulantısı gibi pek çok
hastalığa davetiye çıkarıyor.
İş yerinde yoğun bir temponuz var, haftalık tatiliniz de
bir gün. Hal böyle olunca; izin gününüzü ya evden çıkmadan
geçiriyorsunuz ya da sadece tüm haftanın yorgunluğunu bir çay bahçesinde
dinlenerek… Özel işlerinizi yapmaya fırsat kalmıyor yani. Zaten
isteseniz de, yapmanız gereken onca şeyi bir güne sığdırmanız mümkün
değil. Bu yüzden, hafta içi çalışma saatlerinizin arasında küçük vakit
kaçamakları yaparak tamamlamayı tercih ediyorsunuz tüm bu işleri. Uzun
zamandır görüşemediğiniz bir arkadaşınızla buluşuyorsunuz, terziye
verdiğiniz elbisenin provasına gidiyorsunuz ya da alışveriş yapıyorsunuz
mesela… Aklınıza gelebilecek pek çok şeyi bu şekilde
halledebiliyorsunuz. Ama ya patron yokluğunuzu anlayıp size “Nerdesin?”
diye telefon açarsa? İşte, bu ihtimali düşünerek hareket ettiğinizde,
size kızmasına mahal veremeyecek bahaneler uydurmak daha akıllıca
geliyor. Kısacası, bir yandan işlerinizi yaparken diğer yandan mesai
saatleri içindeki kaçışlarınızın göz ardı edilmesini sağlayacak beyaz
yalanlar ‘düşünüyorsunuz’. Hatta bazı durumlarda patronun sizi aramasına
izin vermeden, ona bu yalanları söyleyip ayrılıyorsunuz işten. Ama
içiniz rahat değil! Kaçamaklarınız tekerrür ettiğinde, doğruyu söylemek
yerine yine beyaz yalanlara başvurduğunuzdan içinizdeki bu rahatsızlık
kat be kat artıyor. Çünkü hem vicdan azabı çekiyorsunuz hem de yalancı
konumuna düşüyorsunuz…
Anlattığımız, hayatımızı işgal eden yalanların ortaya çıkışına
müsaade ettiğimiz durumlardan bir tanesine örnek sadece. Ufak da olsa
maalesef yalan söylemekten uzak tutamıyoruz kendimizi. Çeşitli
sebeplerle küçük ya da büyük yalanlara başvuruyoruz. Yalanın oluşturduğu
iç huzursuzluğu da yanımızda taşıyoruz böylece. Ama bizden söylemesi,
Amerika’da Notre Dam Üniversitesi Psikoloji Proferörü Anita Kelly’nin
110 denek kullanarak saptadığı bilgilere göre, bu huzursuzluk insan
sağlığını bozuyor. Prof. Dr. Kelly, yalan söyleyen deneklerde sırt, baş
ağrıları, hızlı kalp atışı, üzüntü, farenjit, âdet bozukluğu gibi
fiziksel rahatsızlıkların oluştuğunu, yalan söylemeyi azaltanların
sağlık durumlarının iyiye gittiğini tespit etmiş araştırmasında. Üstelik
bulgular, yalan söylemenin sadece sağlığımız değil mutluluğumuz
üzerinde de etkili olduğunu gösteriyor. Kim bilir, yalan söylemenin
artık normalleştiği ve hızla arttığı günümüzde, anlam veremediğimiz baş
ağrılarımızın, mutsuzluğumuzun, kronik uykusuzluğumuzun, sabahları
yorgun kalkmamızın altında yatan sebeplerden biri de budur.
YALANIN YOL AÇTIĞI STRES
Ama bir yalan ve onun insana verdiği huzursuzluk nasıl oluyor da
beden sağlığımızı bozuyor? Araştırmayı değerlendiren psikologlara göre
bu sorunun cevabını bulmak zor değil. Çünkü yalan söylemenin, psikolojik
bir rahatsızlık olduğunu düşünürsek, araştırmada böyle bir sonuca nasıl
ulaşıldığını anlayabiliriz. Zira hastalıklar başka rahatsızlıklar
sonucu olarak çıkıyor çoğu zaman. Psikolog Mehmet Teber, çoğunlukla
ödüle ulaşmak ve cezadan kaçmak için yalan söylendiğini belirtiyor.
Teber’e göre uydurulan yalan sonucunda kişide muhakkak pişmanlık duygusu
ortaya çıkıyor. Çünkü insan, doğruyu söylemeyerek, bildiği bir gerçeğe
aykırı hareket etmiş oluyor; bu da beraberinde huzursuzluk ve gerginlik
getiriyor. Yani vücut, yalan söylediğinde, hekimlerin tüm hastalıkların
başı olarak gördüğü stresle tanışıyor. Stres zaten pek çok hastalığın
habercisi. Baş ağrısından, kronik mutsuzluğa kadar fiziksel ve ruhsal
tüm sorunların ilk kaynağı... Yalnız, Teber’e göre yalan uydurmanın,
kişi üzerinde bıraktığı etkiler bununla kalmıyor. Bu davranış, “Ben
yalancıyım, işe yaramaz biriyim.” dedirttiği için benlik algısının
bozulmasına yol açıyor. Tabii yalanın yol açtığı hastalıkların üzerinde
vicdanın etkisi de yadsınamaz. Zira vicdan, kişiye yalan söylediğinde
insanları kandırmanın hoş olmayan bir tavır olduğunu telkin ediyor.
Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Linda Fraim, Amerika’da
yapılan araştırmanın sonucunu Mehmet Teber gibi strese bağlıyor. Fakat
Fraim, stresin sonu belli olmayan yalanlarda ortaya çıktığı kanaatinde.
Yani yalanın içeriği ve boyutu, sağlığa zarar verip vermeme konusunda
etkili. Nasıl mı? Diyelim ki, şehir dışında okuyan bir öğrenci ailesinin
gönderdiği yurt parasını arkadaşlarıyla harcıyor. Yurdun parasını da
yatırmıyor. Ailesi gence, paranın yatırılıp yatırılmadığını sorduğunda
da “Bir yerden bulup yurdun parasını yatırırım” düşüncesiyle “Evet”
cevabını veriyor. Bu durumda öğrenci Fraim’e göre parayı bulana dek
stres altında yaşayacak. Haliyle vücudunda baş ağrısı, mide bulantısı
hatta uyku bozukluğu oluşacak. Linda Fraim, bu baş ağrıları ve benzeri
rahatsızlıkların söylediği yalanın altında ezilen herkeste
oluşabileceğini, çünkü bunun yalan söylemenin bir bedeli olduğunu ifade
ediyor. Fraim’e göre para bulunduğu takdirde bu ağrılar geçecek. Ama,
kişi bu tarz yalanlara her başvurduğunda aynı stres hormonu (kortisol)
yeniden salgılanacak.
Araştırmanın bir diğer bulgusu ise başta değindiğimiz gibi yalan
söylenilmediği takdirde sağlıkta düzelme olduğu. Fraim, “Kişi yalan
söylediğinde o yalanı hep yanında taşır. Bu da kişinin hayatına eziyet
eden bir yük gibidir adeta. Yalan söylemenin bırakılmasında sağlıkta
düzelme olması bu yükün bırakılmasıyla alakalıdır.” diyor. Fraim’e göre
yalandan vazgeçmek, mutluluğu da beraberinde getiriyor. Çünkü yalana
başvuran insan, mutlu olamıyor. Ancak bu davranışını bıraktığında içi
rahatlıyor.
Kelly’nin 110 kişi üzerinde yaptığı deneyin sonucunda saptadığı
bulgulara kendi hayatımıza bakarak biz de ulaşabiliriz. Yalan
söylediğimiz zamanların, üzerimizde bıraktığı tedirginliği düşünmek
yeterli bunun için… Nitekim aklımızdan çıkmayan yalanımız, söylendiği
yerde kalmaz; vücudumuzun bir uzvu gibi hep yanımızdadır; içimizi
kemirir durur. Doğruyu söylediğimizde öyle midir peki? Elbette hayır!
Doğrularla çizdiğimiz bir çember içinde yaşadığımızda, huzurumuz da
yerindedir mutluluğumuz da. Çünkü, Bediüzzaman Said Nursî’ye göre, insan
mükerrem bir fıtratta yaratıldığı için cevheri ve özü gereği daima
hakkı ve doğruyu arar, batıla müşteri olmaz… s.senturk@zaman.com.tr
Alışkanlık yaptıysa stres de oluşmuyor
Yalan söylendiğinde ortaya çıkan bulguların etkili olmadığı durumlar
da var. Psikolog Mehmet Teber’e göre, yalan söylemeyi alışkanlık haline
getirenler, huzursuzluk yaşamayıp pişmanlık duymadığı için stres hormonu
da salgılamıyor. Dolayısıyla mutsuzluk, huzursuzluk, baş ağrısı gibi
fiziksel ve ruhsal hastalıklarla karşılaşmıyor. Çünkü böyle kişiler,
yalanı bir yaşam biçimi haline getirip bir hak olarak görüyor. Onlar
için doğruyu söylememek, meşru bir davranış olduğu için herhangi bir
rahatsızlık duymuyorlar.
Sevim Şentürk
Kaynak: yenibahardergisi.com
Hiç yorum yok:
HTML kodu kullanarak yazılan yorumlar onaylanmaz.
Yorumlarınızı yazarken menüden "Anonim"i seçiniz. Yoruma ad soyadınızı yazabilirsiniz.
Eğer bir Gmail hesabınız var ise, menüden "Google hesabı"nı oturum açıp seçebilirsiniz.
Menüden Adı/URL seçeneği ile, adınızı ve e postanızı yazabilirsiniz.