![]() |
Soma - Yüreğimiz Kömür Karası |
Artık sona
doğru yaklaşıyoruz. Perşembe akşamı projemizi tamamlamış ve İstanbul’a dönmüş
olacağız. Terapilerimiz yarından itibaren bitmeye başlayacak.
Adalet Nedir?
Uzun zamandır
yazmayı düşündüğüm bir başlık bu. Kökeni Soma’ya ilk geldiğimiz günlere dayanıyor.
Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM) Müdürü’nü ziyaret ettiğimizde birbirimizi
tanıdıktan sonra sohbet biraz koyulaştı. Konu derin yerlere geldi. Aramızda
şöyle bir konuşma geçti:
“Tamam, bu 301
madencinin çocuklarına yardım edelim. Onlar babalarını kaybettiler. Ama bugün
itibariyle Soma’da babası vefat eden çocuklar da var. Maden de değil belki,
kazada ya da eceliyle. O çocukları kim görecek? Ya da Soma’da her yıl birçok
madenci ölür, onlar haberlere bile konu olmaz. Çünkü ölenlerin sayısı 1-2 kişidir.
Bu babaların çocuklarının da desteğe ihtiyacı yok mu?”
Evet, şüphesiz
tüm çocukların desteğe ihtiyacı var. Keşke gönüllü hizmet veren STK’ların
sayısı çoğalsa da her çocuğa ulaşsa. Burada sanırım hepimize görev değişiyor.
Oyun Terapisinde Değişimin İpuçları
Terapilerimizi
sonlandırmaya az kaldı. Bir oyun terapisti çocuktaki iyileşmeyi nasıl fark eder
sizce? Öncelikle çoğun bakışları, yürüyüşü, yaydığı enerji gösterir değişimi.
Sonrasında aileden gelen geri bildirimlere bakılır. Diğer önemli bir gösterge
ise oyun terapi odasında oynanan oyunun içeriğidir.
Bir çocuğum
ilk geldiği günden itibaren ilk olarak doktor eşyalarının yanına gidip ilk iş
olarak parmağını bantlıyordu. Parmağını çok acımış şekilde sallıyor, bazen
yanlışlıkla yemek doğrarken parmağını kesiyordu. Hemen gelip parmağa bant
yapıştırıyor ve sonrasında da iğne yapıyordu. Bu çocuk artık bantlarla ve
parmakları ile ilgilenmiyor. Şu mesajı veriyor, artık var olan bana acı veren
yaralarımdan biri sarıldı.
Bir başka
çocuk ise 8 yaşında. Geldiğinde oynadığı temel oyunlardan biri kum tepsisindeki
kumu bir köşeye toplamak. İlk gün tepsinin yarısını boşaltıp diğer tarafa
taşıdı, sonraki gün kumun % 75’ini % 25’lik köşeye sıkıştırdı. Sonraki gün yine
aynı oyun. Bugün yine kumu köşeye sıkıştırdı. Sonra inşaat araçları geldi o
kumu alıp başka köşelere taşıdılar ve kumu yeniden tepsiye yaydılar. O
sıkışıklık gitmişti. Bu çocuk şu mesajı veriyordu bence: Yaşanan travma
sonrasında tüm varlığım, benliğim bir köşeye sıkıştı. O köşede hapsoldum
kaldım. Terapi bana iyi geldi ve şimdi o sıkışmışlıktan kurtuluyorum. Oyundaki
değişim direk hayatı etkiler ve değişimin etkileri gözle görülür.
Bir başka
çocuk 10 yaşında. İlk oyunlarında aşırı mükemmeliyetçiydi. Tüm kağıtları aynı
şekilde aynı uzunlukta keserdi. Oyun hamuru ile yaptıkları yuvarlaklar aynı
büyüklükte ve şekilde olacaktı. En ufak bir farklılığa tahammülü yoktu. Bugün
5. seansını yaptık, artık o mükemmeliyetçilikten eser kalmamıştı. Aynı mı
olmuş, farklı mı olmuş hamurlar birbirine mi karışmış önemsemedi. Değişimin
ipuçlarını vermişti bize.
Geldiğinde
benimle hiç göz teması kurmayan, iletişime geçmeyen, bir oyuncaktan diğerine
atlayan aktif bir çocuğum vardı. 5 yaşında. Bugün onun 4. seansıydı. Tüm seans
boyunca bir oyuncakla oynayabildi. Benimle bol bol göz teması kurdu ve bol bol
iletişime geçti. Bu ondaki değişimin göstergesiydi.
Bu örnekleri
çoğaltmak mümkün. Oyun terapistleri olarak annelere henüz sormadık, “Çocuklarda
ne değişti?” diye. Son seansta soracağız. Ancak bizler şimdiden hem bekleme
salonunda hem de oyun terapi odasında değişimin ipuçlarını gördük.
Ufacığım
Soma’da duyduğum
birkaç şiveli sözü kolay kolay unutamam. İlki bir çocuğumun oyuncakları merak
edip sorduğu soru, “Bu noliyy?”. İkincisi odadan çıkmak isteyen bir çocuğumun
“Süre bitsin gari” sözü. Diğeri de eşini, iki küçük çocuğunun babasını madende
kaybetmiş, mahcup bir annenin küçük oğlundan bahsederken kullandığı “Ufacığım!”
hitabı. “Bugün ufacığımın çok uykusu vardı da” gibi cümleleri ondan sıklıkla
duymak mümkün. Ne kadar güzel bir hitap. Hele o annenin şivesi ile birleşince.
Yarın bir
kısım çocuklarla terapimiz bitecek, ekseridi ise Perşembe’ye kalacak. Artık
yaptığımız çalışmayı raporlama ve ilgili birimlere sunma zamanı. Biraz da
rapora çalışmak için yarına kadar ara…
Hiç yorum yok:
HTML kodu kullanarak yazılan yorumlar onaylanmaz.
Yorumlarınızı yazarken menüden "Anonim"i seçiniz. Yoruma ad soyadınızı yazabilirsiniz.
Eğer bir Gmail hesabınız var ise, menüden "Google hesabı"nı oturum açıp seçebilirsiniz.
Menüden Adı/URL seçeneği ile, adınızı ve e postanızı yazabilirsiniz.