![]() |
Soma Oyun Terapisi |
Soma'da bugün sıcaklığın bol serinliğin ise az olduğu bir gün. Ark yarın Soma’dan ayrılmış
olacağız. Dolayısı ile bu satırlar Soma’da yazdığım son satırlar. 10.günü
İstanbul’da evimde kaleme alacağım inşallah.
Hacı Yatmaz İmtihanı
Oyun terapi
odasının oyuncak gruplarından biri de öfke ifade oyuncaklarıdır. Terapi
esnasında çocuklarda bol bol öfke ortaya çıkar. Bu öfkenin yansıtılacağı
oyuncaklar çocukların öfke salınımı kolaylaştırır ve hızlandırır. Bu
oyuncaklardan en meşhuru hacıyatmazdır. Hani şu vurduğunuza geri ayağa kalkan
oyuncaklar. Çocuklar bol bol bu oyuncakla mücadele içine girer. Diğer öfke
ifade oyuncağı kütük, çivi ve çekiçtir. Bir diğerleri parçalayıp yırtmak için
eski gazete kağıtları ve yumurta kartonlarıdır. Bir diğeri ise silahlar, kılıçlar
ve bombalardır.
Soma’daki oyun
odamızda kütük çivi yok, ana öfke ifade oyuncağımız ise hacıyatmaz. Türkiye’de
satılan hacıyatmazlar kısa ömürlü. 1 haftada terapi odasında yatar hale
geliyorlar. Bu nedenle İstanbul’daki odama taa yurtdışından, yüksek fiyata çok
sağlam bir hacıyatmaz getirtmiştim. Soma’da ise buranın hacı yatmazları var.
Buradaki çocuklarda çok fazla öfke olabileceğini tahmin ettiğim için her oda
için 3 hacıyatmaz almıştım. Bugün benim için hacı yatmaz şişirme günü oldu.
Çocuklar patlattı ben yenisi şişirdim, çocuklar patlattı ben yamasını
yapıştırıp şişirdim. İyi bir oyun terapistinin bir özelliği de güçlü nefestir.
Bu hacıyatmaz için gereklidir :)
Terapide ilk 4
gün kedi gibi olan bir çocuğum bugün tam bir aslana dönüştü. Tam 40 dakika
boyunca hacıyatmaza saldırdı, tekmeledi, tokatladı, bıçakladı, yere yatırdı,
kafa attı, boğdu, üzerine çıktı. Hal böyle olunca hacıyatmaz dayanamadı. İlk
önce patladı. Sonra kumları yerlere saçıldı. Sonra parçalara ayrıldı. Hacı
yatmaz lime lime olmuştu ama çocuk hala tekmelemeye devam ediyordu. Bu ne kadar
bir öfke. İlk defa bu kadar öfke yoğun bir terapi seansı gördüm. Terapi
yapılmadığı ve bu öfkenin vücutta biriktiğini düşünün. Ne olurdu sizce? Alt
ıslatma, tırnak yeme, korku, kaygı, stres, egzama, sağ dökülmesi, ya da az az
çıkan öfke patlamaları.. Bunları en aza indirmek için bence her evde bir hacı
yatmaz, ya da bir öfke oyuncağı olmalı. Anne-baba dahil herkes vurmalı..
Yeni Koordinatör ve Yenilikler
Oda arkadaşım
ve ilk saha koordinatörümüz Safa Bey’di. Onun zamanında yeme, içme, barınma,
beslenme işleri ona aitti. Bizimle çok iyi ilgilendi sağolsun. Dar Kale,
Havuzbaşı, Hanedan, Bergama gibi yerlere onunla gittik. Pazartesi günü
aramızdan ayrıldı Safa Bey. Yeni koordinatörümüz Fatma Hanım oldu. Fatma Hanım
devrinde künefe, dondurma, serpme sabah kahvaltısı gibi güzelliklerle
karşılaştık :) Eee sahada çalışan ekibe küçük jestler yapmak lazım değil mi?
Biten Terapiler ve Sonuçlar
Bugün 7
çocuğumuzun terapisi son buldu. Onlarla vedalaştık. Hüzünlü bir ayrılık aldı.
Bir hafta boyunca çocuklarla aynı odayı paylaşıp, sonra veda etmek zor. Hele
çocuklar için daha da zor. Onlara değer veren el üstünde tutan abi ve
ablalarından ayrılıyorlar. Son seansta ailelerden geri bildirimler aldık. Neler
değişti diye?
Alt ıslatmayı,
tırnak yemeyi bırakan, aşırı öfkeyi, sürekli kapıları kontrol etmeyi, kusmayı
bırakan çocuklarımız oldu. Hırçınlığı azalıp uyumu artan çocuklarımız da oldu.
Gözündeki parıltı artan, yüzüne gülümseme gelen çocuklarımız oldu. Hiç
babasından bahsetmezken, bahsetmeye başlayan çocuklarımız da oldu. Çok değişim
gösteren çocuklarımız da oldu, az değişim gösteren de. Bu değişim dinamiklerini
yarınki günlükte daha çok yorumlayacağım. Ama günü geride bıraktığımızda
yüzümüzde mutluluk var.
Veda
Veda etmek hep
zordur. Bulunduğum odada son günlük yazışım. Huzurevinin bahçesini yarın son
defa göreceğim. O güzel meyvelerin tadına bakmak için sadece 8 saatim kaldı. 18
saat sonra tüm çocuklarımıza, terapi yaptığımız odaya veda etmiş olacağız. Yol
arkadaşlarımız Fatma ve Ayşe ile de bu projedeki yollarımız yarın ayrılacak.
Soma, hüzünlü ilçe… Ona da veda edeceğiz. İnsan kaldığı yerlerden ayrılırken
orada kendinden bir parça bırakır. Ta ki geri döndüğünde kendini oraya ait
hissetmek için.. Bakalım zaman bizi yeniden Soma’ya sürükleyecek mi?